Sistem beni ciddiye almıyormuş! Öyle buyurmuş ip’e sapa
gelmez ‘adsız’! Kemalistler.net adresinde, hakkımda çıkan seviyesiz yazıya
cevap verme gereği duymadan, ‘’Kemalizm’e giren ‘aydınlık’ virüsü’’ serimizin
ikincisine başlıyoruz.. Yazıya gerekli cevapları, Güncel Meydan sitesindeki dostlarım
fazlasıyla vermişlerdir; teşekkürlerimi iletirim..
İçerdekilerin hepsi Kemalist, dışarıdakiler; suya sabuna
dokunmazsa, yani İP’in geçmişi ve geleceği ile ilgili fazla bir halt
karıştırmazsa iyi; yok hepsi belgeli, delilli, ispatlı olduğu halde bir şeyleri
gündeme taşırsa tu kaka! İddialara cevap? Hak getire…! İP kızgın tel gibi,
dokunan yanıyor-muş imajı verilmeye çalışılıyor; oysa gerçek bilgi ve geçmişe
ait öyle hile ve hurdalarla dolu ki ortalık, söyleriz; oyun-bozana çıkar
adımız, sussak, aynada kusar suratımız! Öyle bir ince çizgi ki bu; ne birlik
peşinde koşana geçer sözümüz, ne birlikten vaz geçer özümüz…
Kemalist ideolojinin içine sızmış ve sızmakta olan ihanetin
farkında olmak ve savunmayı bunun üzerine inşâ etmek, öncelikli görev
olmalıdır. ‘Türkiyelilik’ gibi emperyal söylem tuzağına düşmeden, düşenleri
uyarmak, tepki alacağını bile-bile, sansürlere uğrayacağını göre-göre, ajan
ilan edilmeyi göze ala-ala yürümek bu yolda yürek ister; ki o da bizde
fazlasıyla var; zaten başka bir şeyimiz de yok, balkondaki saksı
çiçeklerimizden başka..
İhanet; suda yüzen
yılan gibidir, su bulanmaz; ama güvende değilsinizdir! Demiştim daha
önceleri; aynen öyle.. İnsanlar, berraklığın âhenginde yüzmeyi sever, çok fazla
düşünmeye, çok fazla harekete gerek duymazlar, suyun kaldırma kuvveti yeter
onlara, sırt üstü uzanıp güneşlenmektir belki niyetleri; ta ki yılanın soğuk
dokunuşunu tenlerinde hissedinceye değin.. İşte burada devreye girmek,
insanları tehlikelere karşı uyarmak, adamlığın olmazsa olmazlarındandır! Yılanın orada olduğunu bilmeyebilirsiniz;
ancak olma ihtimalini ortaya koyarsanız, birileri de bunu dikkate alabilir;
işte mesele bu kadar basittir, bizim de yapmaya çalıştığımız aynen budur!..
Birilerinin işine gelmese de!
Hiç kimse şuna değinmiyor; Atatürkçülük ya da doğru adıyla
‘Kemalizm’ bugünler itibariyle neden bu denli acz içine düşmüştür! Neden bu
kadar etkisiz kılınmıştır! Çünkü bu ülkede AKP iktidarından çok önce de ihanet
vardı ve hatta Mustafa Kemal Paşa’nın ölümünün ertesinde başlayan ihanet, bugünlere
ancak bu şekilde taşınabilirdi; ki aynen öyle de olmuştur!
Kendi adıma söyleyeyim, Doğu Perinçek ve sempatizanlarının
bugünler itibariyle yaptıkları eylem ve söylemleri tümüyle reddeden bir tutum
içinde değilim; ancak geçmişin bugüne ışık tutacağı savına olan inancım ve
geçmiş ile geleceğin paralellik arz etmesi gerekliliğine karşı olan tarih
bilgim, bana pek çok şeyi daha iyi ve titizlikle tahlil etmem gerektiği
bilincini aşılıyor.
Kişinin ya da
kişilerin dün ne söyledikleri, yarın ne söyleyeceklerinin ipuçlarıyla doludur;
hele ki tam ters bir düşünce konuyorsa ortaya, anti parantez öz-eleştiri yapmak
hem sosyal ahlak, hem de düşünce sistematiği açısından tam bir gerekliliktir. İşte buradan hareketle,
çok fazla arşiv karıştırmadan, fazla tekrara düşmeden Perinçek ve arkadaşlarına
alt-alta birkaç soru yöneltiyorum. Sorular aynen Güncel Meydan
Sitesinde, ‘’Doğu
Perinçek Gladyo’yu Yargılıyor.’’ başlıklı forum bölümünden alınmıştır.
Soruların sahibine ayrıca teşekkür ediyorum..
1-Dr. Şefik Hüsnü Değmer mason mudur?
Kimilerince kahraman bellenen
Perinçek'in atası sayılan; Aydınlık'ın kurucusu, Türkiye'de komünist-sosyalist
hareketin öncüsü, Sabetaycı-Bektaşi ve dahi mason Değmer'in kullandığı
kimliklerden biri de Baron Rudolf von Sebottendorf mudur? Adolf Hitler'e zemini
hazırlayan kişi aslında Değmer midir?
2-Mehmet Talat Paşa mason mudur?
"Komitenin Talat
Paşası"nın ellerin müfsit örgütü İttihat ve Terakki'deki değişmez adı
"Bizim Talat" mıdır? Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın
ilk büyük üstadı Talat Paşa mıdır?
3-Türk halkı, mandaperver İsmet
İnönü'nün Birleşik Devletler'e teslim ettiği devlet eli ile sağ-sol diye
bölünür iken Doğu Perinçek'e düşen görev ne olmuştur? Perinçek'in Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili kadim düşünceleri
nelerdir?
4-Komünist-sosyalist düşünce "Novus Ordo Seclorum"a mı
hizmet eder?
5-"Tek yıldız" neyi simgeler?
Bu sorulara ve bu serinin bir önceki yazısında geçenlere
cevap verilirse, çok sevineceğimizi şimdiden belirtelim; ancak soyadımı
YAĞCIoğlu şeklinde yazarak akıllarınca beni aşağılayacaklarını sanan zevata bir
çift sözüm de yok değil hani, yalnız bunu ben değil değerli dostum, ‘’DAVA’’
Arkadaşım Ram
söylesin isterseniz; ‘’ "YAĞCI" sözcüğünü büyük harfle yazıp argodaki
"dalkavuk" sözcüğüne göndermede bulunup bağımsız bir kalemi üç
kuruşluk usuyla aşağılamaya çalışanların böyle yaparken kendi dalkavukluklarını
ayan beyan duyurmaları da bu saldırının acı gülünç yanını sergiliyor.’’
Şimdi gelelim bana gelen bazı
eleştirilere… Sıklıkla; geçimsiz, birlikten uzak ya da ne bileyim uzlaşmaz
olduğum yönünde eleştiriler alıyorum; ancak bunun yanında doğru kulvarda iz
sürdüğümü belirten çok sayıda da ileti alıyorum. Öncelikle şunu baştan
belirteyim; benim eleştirilerimin hepsi somut bilgi ve belgelere dayanmaktadır;
yani âfâki söylemlerle kimse hakkında iddialar ileri sürmem; sürersem de topa
tutarlar zaten; ki doğruları yazmamıza rağmen başıma gelenleri gördükten sonra…
Kalemimden başka bir şeyim yok; o da son nefesimi verinceye değin yazmaya devam
edecek…
Biz defalarca insanları uyardık, dedik ki; dinin ticaretini
yapanlar ne kadar şerefsiz ve haysiyetsizse, Atatürkçülüğün ticaretini yapanlar
da en az onlar kadar vicdansız ve şerefsizdir. Bu ayrımı ortaya her seferinde
koyduk, her seferinde tüm milli güçlerin parti sıfatlarından sıyrılıp bir araya
gelmeleri gerektiğini yazdık, haykırdık! İnananı-inanmayanı, uzunu-kısası,
zayıfı-şişmanı, terzisi-doktoru, işçisi-işvereni kısaca her alan ve ortamda
birliği, beraberliği savunduk. Ama biz bu çağrıyı yaparken emperyalistlerin
oyununa gelip ‘’Türk Milleti’’ kavramından ödün vermedik; dedik ki, Türk
Ulusunun her ferdi bizim ‘DAVA’mızın en değerlisidir; etnik kimliği her ne
olursa olsun; ancak bu vatanın ve milletin tek bir adı vardır; o da, ‘’Türk
Milleti’’ ve Türkiye Cumhuriyeti’’dir.
Birileri kalkıp bugün AKP’nin
sıkı-sıkıya sarıldığı ‘Türkiyelilik’ ya da ne bileyim ‘’Türkiye Halkları’’ kavramlarının hem yaratıcısı, hem savunucusu
olacak ve üstüne Kemalist Dava’nın önderi konumunda millete yutturulmaya
çalışılacak; buna kargalar bile güler, hadiyin oradan!..
Aklı başında bir insanın kendisini
hem ulusalcı hem de Kemalist olarak tanımlayıp, sonra da biz bunları yazıyoruz
diye bize çamur atması, işin içinde çok başka şeyler olduğunun kanıtıdır, en
azından samimiyetin olmadığı alenen ortadadır. Çok defalar söyledik, yazdık,
dedik ki; Kemalizm, öyle bir düşünsel
sistemdir ki, başka hiçbir düşünce sistemi ile açıklanmaya ihtiyaç duymaz; düne
kadar küçümsenen ‘Devletçilik’ ilkesinin hem bireyi hem de devleti kollayan üstün
teorisinin doğruluğu bugünler itibariyle net bir biçimde ortadadır! Bugün
Çin’de olsun, pek çok gelişmekte olan ülkede olsun, uygulanmaktadır ve referans
tamamen Mustafa Kemal’dir! Bugün ABD denen liberal canavar bile, gizli de olsa
bu ilkeyi uygulamada tutmaktadır; pek
çok kriz ertesinde bunu çok rahat görebilirsiniz…
Bugün kendisini ‘Kemalist’ olarak
adlandıran bir kişi, öncelikle uyanık olmalı ve kendisindenmiş gibi görünen ve
fakat yaşam biçimi ya da cümle arası söylemlerinde nereye hizmet ettiği tam
belli olmayanlara itibâr etmemelidir. Kemalizm, öncelikle strateji bilgisi ve
akılcılık gerektirir, iki lafından biri Atatürk olup da, farklı zamanlarda
‘Türkiyelilik’ kavramını kutsayanların arka planında neyin yattığını görebilmek
ve diğerlerine, yani algısında zayıflama olanlara hatırlatmak başlıca görevidir
her Kemalist’in.
Birkaç kere değinmiştik; küresel güç sahiplerinin başlıca taktiği, işi
biten ya da bitmekte olan iktidarlara karşı muhalefeti de ele geçirerek,
ihtiyaç halini alan devrim algısını kendi lehleri yönüne çevirmektir. Bugün
Mısır, Tunus, Libya örneklerinde olduğu gibi! Tez ve anti-tez! İşte bugün
sömürgeci batının çözdüğü ve hayata soktuğu yeni işgal mantığı budur; tez ve
anti-tezi ele geçirmek, böylece umudunu kaybetmiş kitleleri sanki kendi
devrimlerini yapıyormuş havasına sokup ve aslında oyuncu değişikliği kadar
basit olan bir olayı devrim havasıyla millete yutturmanın öteki adı! Turuncu,
mavi, mor devrimler ve Arap baharları, v.s… İşte Kemalist’im diye ortalıkta
dolananların öncelikle dikkat etmeleri gereken asıl konu budur!
Defalarca söyledim, yine
söylüyorum; ihanet Kemalizm içine sızmıştır! Daha düne kadar İlker Başbuğ’u
Kemalist sanan zevât, sonra sonra uyandı, en azından ne demek istediğimizi
anladı az da olsa; sonra bir de baktık Başbuğ içeri alındı, aynı zevât yine
kaldığı yerden veryansına başladı, bir yazımda bahsetmiştim, içeri yanlışlıkla
bir deveyi alsalar, onu bile Kemalist diye millete yutturmaya çalışacaklar
olacaktır diye… Bugün durum aynen
böyledir; içeride yatan çok değerli Kemalistler vardır; ancak basında ve
medyada sık-sık adı geçenler onlar değildir; aman dikkat!
Bugün bu ülkede ileri derecede faşizan bir yönetim ve
yardakçıları vardır ve bunlarda; insaf, izân, vicdan, merhamet gibi duygular
yoktur! Dini hassasiyetleri filan da yoktur; bugün bu ülkede ve dünyanın pek
çok ülkesinde bir ‘’Yahudi Taktiği’’ uygulanmakta ve buna karşı çıkanlar;
hemfikir olsun ya da olmasın; aynı muamele ile karşılaşmaktadır. Yani bugün
içeride olanların hemen hepsi mağdur durumdadır; ancak bu demek değildir ki;
hepsi birden ‘Kemalist’ ve hepsi birden pîr ü pak!
Açık ve net söylüyorum; bugün Türk
Ordusu zafiyet içinde ise; ne hikmetse emekli olduktan sonra ‘Kemalist’
oldukları savıyla içeride ve de dışarıda piyasa yapan paşalardan dolayıdır!
Yani içeride olmak ya da dışarıda olmak bir ölçüt değildir; mesela Ergün Poyraz
içeride iken Perinçek dışarıda idi, o zaman aralığında Perinçek sistem yanlısı
mıydı? Bu mantık tamamen ‘aydınlıkçı’ mantığıdır ve sakat bir mantıktır! Ve
neden kimse hiç Poyraz’dan bahsetmez anlamam! Enteresandır…
İP, CHP, MHP, DSP vesaire, parti denilen oluşumlar
demokrasi denen sistemin birer unsurudur; ve lakin ortada demokrasi yok ise,
halkın uyutulduğu oluşumlardır, önce kişi bunları belleyecek ve ille de kurtuluş
diyorsa, ceplerini boşaltıp, çırıl-çıplak bir şekilde ‘DAVA’ nın içinde yer
alacaktır! STK denen kuruluşlar aynı zamanda hem demokrasinin hem de küresel
güç odaklarının unsuru olduğundan; mitingler vesairelerle vakit kaybetmeyip
doğrudan mücadelenin içinde olacaktır; kimse kendisini kandırmasın, başkalarını asla…
Ülkücü oluşumlar, ulusal sol oluşumlar, ulusalcı dindarlar,
Türk Ocakları ve daha pek çok oluşum tüm
detay farklılıklarını bir kenara bırakıp ‘Kemalizm’ çatısı altında birleşerek
hızla örgütlenmeli ve örgütlerin başına ne idüğü belirsiz entel-dantel tipler
geçirilmemelidir, aşırı kibar ve nezaket sahibi olanlar mümkünse masa başına
alınsınlar, mevzu, nezaketle halledilebilecek bir mevzu değildir! ‘’Türk-Kürt kardeş, PKK kalleş’’ gibi
görünüşte birleştirici ve fakat özde ayrıştırıcı tuzak söylemlere itibar
edilmemeli, Kürtçe pankart açarak Atatürkçülük yaptıklarını sanan zevât, taban
tarafından uyarılmalıdır! Doğru bir düzlem ve zeminde her kesim ‘Kuvay-i Milliye’ saflarında
birleşmelidir, köy-köy, mahalle-mahalle örgütlenme başlamalıdır!.. Daha ne diyeyim; hedef, küresel güç
odakları ve içerideki işbirlikçilerdir!
Bu ülke kurulurken bir nesil
harcandı, sizler de eğer çocuklarınızın ve de torunlarınızın daha özgür, başı
dik ve onurlu yaşamasını istiyorsanız neslinizi değil, gelecek nesilleri
düşünerek tavır alınız; insan olmanın en şerefli yanı, diğerlerini düşünmekten
geçer!.. Bu devlet bir Türk Devleti’dir ve ilelebet öyle kalacaktır, azıcık
tarih bilgisi olanlar bunu rahatlıkla görebilir! Çocuklarınızı medyadan ve
programlarından uzak tutunuz, özel olsun, devlet okulu olsun devşirilme had
safhadadır, çocuğunuzun eğitimini kendiniz mutlaka tamamlayınız ve ulusal
değerlerimizi bıkmadan usanmadan o küçücük dimağlara dantel gibi işleyiniz…
Kemalizm’in ışığı sadece bize
değil tüm insanlığa lazımdır, bu uğurda yabancı dili kuvvetli olanlar diğer
ülke halklarına Kemalist Düşünceyle ilgili belge ve kaynakları aktarmalı,
gerekirse yabancı forumlarda aktif şekillerde yer almalıdırlar! ‘Kemalizm’, aklı
başında olanlar için tüm düşün sistemlerinin ağa babasıdır; tüm insanlığa
yayınız…
Adımızla, soyadımızla, şapkamızla
bizi yargılamaya kalkanların olması ne güzel, demek ki; taktığımız şapkadan ve
şerefle taşıdığımız soyadımızdan başka açığımız yokmuş, o da nasıl bir
açıksa… Zavallılar!..
Var ol Cem Bey.
YanıtlaSilcem bey sonuna kadar sizinleyim.
YanıtlaSilDördüncü kez okuduk! Unuttuğumuzdan ötürü değil... Bu yazının arasıra okunmasını gerekli gördüğümüz için.
YanıtlaSilErcüment Rakap
çok çok güzel bir yazı ve bu yazılar anlaşılan perinçekçileri oldukça rahatsız etmiş. yaraları var ve gocunuyorlar.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilaynı yorum olduğu için..
Sil