TGB, ‘’TGB'nin Dersim
olaylarına bakışına eleştiri’’ adı altında bir eleştiri yazısı yayınlamış!
Eleştirinin sahibi ise Diyarbakır’lı bir devrimci; yesinler!..
Şimdi buradan soruyorum, ey TGB, sizde hiç akıl yok mu? İzan
yok mu! Hangi akla hizmet, böyle bir ileri demokrasi örneği sergileme gereği
duydunuz; yoksa bir akıl hocanız mı var! E artık bunları söylemek, saymak farz
oldu; bu kadar cahillik, bu denli şapşallık olur mu canım! Milleti hepten
dalgaya aldınız..!
Sonra, Tunceli adı ne zamandan beri ‘dersim’ oldu, siz kimin
ekmeğine yağ sürüyorsunuz kardeşim! Şimdi size Atatürkçülüğü(!) biz öğretemeyiz
ama; bizim bildiğimiz Atatürkçülükte ‘dersim’ diye bir yer adı telaffuz
edilmez; zîrâ o ismi kullananların iyi(!) niyetleri çok önceden bellidir. Belli
ki, bu isim üzerinde durmanızı size bir büyüğünüz önermiş, acaba kim ola ki…
Bundan bir önceki yazıda da, güyâ ‘Hepimiz Ermeniyiz’
diyenleri eleştirerek, ‘’Biz Hrant’la aynı tarafta değiliz belki. Ama
kesinlikle ve kesinlikle ‘arkadaşlarından’ daha dürüstüz. Ve eğer mesele
‘Ermeni olmaksa’ objektif olarak ‘Ermeni’ olan da bizleriz, ‘Hrant’ın
arkadaşları’ olanlar da bizleriz. ‘Arkadaşları’ ise kesinlikle ve kesinlikle
‘Ermeni’ olamazlar. Çünkü ‘Kaçak yüz binlerce Ermeni’yi bu ülkeden kovarız’
diyen birine hala methiyeler düzmektedirler. Hala bu sözlerin sahibi faşist bir
iktidarın kuyruğunda gezmektedirler. ‘Ermeni’ olamazsınız kardeşim, çünkü
sahtekarın milliyeti olmaz.’’ akıllarınca hümanist bir söylemle
karşı tarafı alt ettiler! Yani şimdi ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye ortalığı ayağa
kaldıranları mat etmek için, ‘hayır siz değil, asıl Ermeni olan bizleriz’ mi
demek gerekiyor, var mı böyle bir aymazlık, var mı böyle bir Atatürkçülük(!)
Yazarın tamamen iyi niyetli olduğu kesin; ancak kendisini ulusalcıların bir
örgütü olarak niteleyen bir yapının yayın anlayışı böyle olmamalı ya da aslında
olan ne ise o ortaya konmalı; ki bahçeden ziyade bahçenin sahibi belli olsun!..
Ben kendi adıma defalarca ikaz ettim, defalarca yazdım, çizdim
ve dedim ki; ey TGB; ‘’Türk-Kürt
kardeştir’’ sloganınız yanlıştır, o sözün amacı başkadır, bir başkasının
değirmenine su taşımaktır; alet olmayınız, ya da ne ise niyetiniz açıkça
belirtiniz! Bugün bu ülkede ‘’Türk-Kürt kardeştir’’ demek, aslında Kürt
ayrılıkçılarının söylemlerine destek vermektir; zîra Kürt etnisitesi, Türk
temel yapısının unsurlarından sadece birini temsil etmektedir, denklik kavramı
ile açıklanamaz, ya da açıklanırsa o da başka bir amaca hizmet eder! Konu bu
kadar basit ve sade iken, işgüzarlık yapmak ne ola ki..
Gelelim başta bahsettiğimiz ‘dersim’ meselesine! Ya
kardeşim, bu Tunceli’ye ‘dersim’ diyen cenah veya kesimler belli, amaçları,
niyetleri apaçık ortada, yüzyıldır ne yapmaya çalıştıkları âşikârken, siz de
hiç utanma yok mu da kalkıyorsunuz, Cumhuriyet’in ili olan Tunceli’ye ‘dersim’
yakıştırmasını yapıyorsunuz ve bunu git-gide oda-tv’ye benzeyen elitist
Atatürkçü pozlarıyla millete lanse etmeye çalışıyorsunuz! Ayıptır! Böyle abesle
iştigal edilmez, edilirse bunun arkasında çok daha başka sebepler var demektir,
şunu çok açık olarak ifade ediyorum ki; uzun yıllardır ADD ile
edilgenleştirilen Atatürkçülük, sahte olarak yaratılan Ergenekon ‘tezgâh’ıyla
çok farklı mecrâlara çekilmek istenmektedir; ki tuzağın en büyüğü de buradadır!
NATO paşaları ve daha düne kadar ‘Kemalizm’e küfreden birileri ‘Kemalist’ Dava’nın
önderleri konumuna sokulmak istenmektedir! Bu gerçekleri yazacak kaç yazar
vardır bu piyasada bilemem; ama benim bildiğim üçü geçmez, bu da böyle biline!
Neymiş efendim tepki alırlarmış! Okuyucu kitleleri daha ziyâde
buralardan-mış-muş!.. Ulan bari milleti bedava gaza getirmeye çalışmayın; yok
Atatürk şöyle yaparmış, yok böyle yaparmış!.. Siz ne yapıyor ve ne yazıyorsunuz
bana onu söyleyin, bunca iki-yüzlülüğün varolduğu piyasada, halkın göremediğini
yazmak, halkın yanlışa olan meylini kırmak değil midir amaç; amaç, ‘Kemalist’
mücadeleyi sağlıklı bir zemine oturtmak değil midir? Birilerinin gazetesi, birilerinin tv kanalı, birilerinin de bir şekilde
örgütlenmiş gücü var diye, yanlışları göz ardı mı edilecek!.. Yazıklar olsun
sizlerin ‘Kemalistliğine(!)..
İhanetin zaman ve mekân tanımadığı devirlerden geçiyorken, tarihe
düşülen tüm notlar, belki vakti zamanında kıymet bulmayacak olabilir; ancak
doğrunun tecellisini engelleyebilecek hiçbir güç olmadığından, geleceğin
sahipleri, geçmişlerinden gelen bilgi kırıntılarını ayıkladığında, değerler
yerini bulacaktır; iki-yüzlülüğün ortaya çıkmadığı bir ‘tarih’ yoktur!
Yalnız bırakıldığımız, aforoz
edildiğimiz ortada iken; hangi güç olursa olsun, doğruları yazmaktan
vazgeçmeyeceğimiz yazılarımızın pek çok yerde yayınlanmıyor olmasından
bellidir! Gladyonun ta kendisinin bizi gladyonun adamı ilan etmiş olması, doğru
yolda olduğumuzun en büyük göstergesidir!..
Özgün ‘Kemalist’ yapının önünü tıkamak için türlü örgütlenmeler yoluyla
halkta kafa karışıklığı yaratanların, yıllar içinde hiç değişmeden günümüze
değin ulaşmış olması da mı birilerinin kafasını karıştırmamaktadır!
‘Kemalizm’in bir geçiş süreci olarak kullanıldığını alenen söyleyenlerin ortada
olan niyetleri de mi görülememektedir!
Türk Halkının derin bir uykuya
daldığı günlerden geçerken, sözde bir şeylerin farkında olanların; aslında
dünyadan bî haber olan görüntülerinin feys denen ortamda tavan yaptığı bir
garip sürecin ortasında asılı kalmış duruken; şöyle bir bakıyorum etrafıma da,
ihanet içinde ihanet kol gezer olmuş Türk’ün yurdunda, ne acı!
Bekleyin be kardeşim; bir kere de
onlar desin bize ‘kardeş’! Bir kere de; onlar desin, ‘pkk kalleş!’.. Bu ne
naiflik, bu ne nezâket; işte bu merhametin içindedir ihanet!
Ve işte Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu
yüzden demiştir; ‘’Vazifeyi ihmale uğratan merhamet, vatana ihanettir!..
Diyarbakır’lı bir devrimci(!)nin
eleştiri yazısını yayınlamak hangi aklın ürünüdür bilemem; ama bildiğim bir
gerçek var, o da; bu işin altında çok daha başka bir iş olduğudur! Yazının
linki: http://www.tgb.gen.tr/haberler/5705-tgbnin-dersim-olaylarina-bakisina-elestiri
Okuyunuz ve kendiniz karar veriniz!..
Sonra TGB’nin olaya ‘dersim’ olarak bakmasının arka planında yatan
nedir, ayrıca çok iyi değerlendirilmeli ve ortaya konmalıdır, daha önce de
dediğim gibi; ADD ile yılları boşa geçirilmiş bir düşün sisteminin yeni bir
hayal kırıklığına tahammülü yoktur; işte bizim görevimiz, buna mahal
vermemektir. Birilerince linç edilecek olsam da, bu benim onurumdur!
İki-yüzlülüğü reddediyorum, derken
de hep bundan bahsediyordum aslında; kahretsin, neden ben de diğerleri gibi
birilerinin yelkenine tutunup yol almıyorum ki! Okyanusta yüzerek bir yere
varamayacağım ortada iken, nedir bendeki bu gayret bilemiyorum! Bildiğim tek
şey ise; ben varamasam da cesedimin bir gün karaya vuracağıdır; o kara inşallah
bu kara olur!
İki-yüzlülüğü reddediyor olacağım,
son nefesimi verene değin!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder