16 Kasım 2011 Çarşamba

Aykırı ve Soyut!.. (Rock!)

                                                    
                                                        Aykırı ve Soyut!.. (Rock!)

Bu yazıyı yazma fikri çok önceden beri aklımdaydı; ancak dün okuduğum bir yazı, beklememem gerektiği hissi uyandırdı içimde. Saate bakıyorum, 01:48 yolun başı. Yazımın başlığı, sizin de bildiğiniz gibi ‘Aykırı ve Soyut’.. Uzatmadan, edebiyat yapmadan, kısa ve net cümlelerle anlatmaya çalışacağım…


En basitinden başlayalım; mesela etrafınıza şöyle bir bakın ‘rock’çı, ‘metal’ci göreceksiniz, bir sürü; -biz aramızda- ‘sıyrık’ deriz, etrafta fink atmakta! Bağıran bağırana, baterisini parçalayanlar mı ararsınız, kız arkadaşının kulağını koparanlar mı, bi-seksüeller mi, gayler mi ne… İstiklal’in arka sokaklarında, hep bir arada, hep sohbettedirler. Cihangir’e sabaha karşı ulaşanları, elit kesimdir, hiç birinin haberini gazete sayfalarında göremezsiniz; çünkü o âlemin patronudurlar ya da patronun yalakalarıdırlar! Sıra-sıra selvidirler! Anadolu’dan kopup gelmiş; daha düne kadar muhafazakâr gazeteci diye anılanların birçoğu buralarda kaybolup giderler! Şaşırırlar! Düne kadar bir çift kadın memesinden başka bir şey görmemiş ‘muhafazakârım’ artık oturduğu organı keşfetmiş, elleriyle sakalını ovuşturmakta; Taksim’de, Borsa’da yağız birilerini beklemektedir! O artık çok sayılı cumhuriyetçidir! Hızını alamaz, AKP’yi bile eleştirir, ‘vay be’ der birileri! Oysa o şaşkınlığından ne yaptığının farkında değildir. Yeni tercihler, yeni zevkler sarmışken her bir yanını; ara-sıra Atatürk’ten dem vurduğu da olur! Hayallerin kahvesidir içtiği, başı döner, sabahı zor eder; o artık pişmiştir, ne şişi yakar, ne de kebabı!.. Cintürk gibilerinin haberleri ondan sorulur!..



‘Rock’çılar demiştik, şeklim kaydı yine! Çünkü ben bu zibidilerin tüm gününü bilirim; saat altı oldu mu, Libadiye sokakları iyidir, gece on bir dedi mi, kutu-kutu barlar, tüventiler, vesaireler; sabaha karşı Cihangir’de fingirdeşmeler! En ‘sanayici’ dedikleriniz de dâhildir! Ara-ara yakışıklı genç çocuklar öldürülür, haberlerde duyarsınız; paylaşamazlar, kıskançtırlar ve hepsi, ekrandan bakınca erkektirler! Taa ki, gecenin dördünde dört duvar arasına girene kadar!…

Bunları ara-ara anlatıyorum, zira ciğerlerini bilirim ben bu ‘has’ takımın…

‘Rock’çılara bakıyorum, ‘on yedi’ yaşında ki kızlara sulanmaktan başka bir aykırılıklarını göremiyorum! Oysa ‘rock’ felsefesi başlı başına bir başkaldırıdır; hem sisteme, hem de tüm haksızlıklara. Kısaca, bir isyandır ‘rock’! ‘Rock’ müzik dinlemek ve icra etmek bir kültürdür ve bu kültür; Brezilya’ya gidip kızlarla klip çekmek değildir! Adı sanı duyulmamış bir ikisi dışında ‘rock’çıyım geçinenlerin hiç biri gerçek değildir ve onları dinlerken ‘rock’ dinlediğini sananlar da, doğal olarak felsefeden habersizdir! ‘Rock’; lay-lay-lom demek değildir!

Dolayısıyla bugün itibarıyla kendine ‘rock’çı yakıştırması yapanların bir çoğu; aykırı-aykırı dolaşırlarken caddelerde, aslında bırakın aykırılığı, zavallı bile değildirler! Aykırılık bu kadar ucuz bir sıfat değildir!

‘Metal’ müzik ise; bizde olsun, yurtdışında olsun artık ayağa düşmüştür! Sorsan çoğu ateisttir, gelgelelim dini motifleri kullanmaktan geri durmazlar! Bu da neyi gösterir; hiçbir felsefeden haberi olmayanların, sözde aykırı olacağız diye, saçmalamalarını! Yeni nesil; maalesef bu içi-boş, kendi düşüncesine bile ihanet eden akımların esiri konumundadır; içeride ve dışarıda!

İnsanların çoğu aykırılığı, küpe takmak, saçları uzatmak, farklı giyinmek, farklı cinsel tercihlere açık olmak sanır!

Oysa aykırı olmak; beyinde başlar! Damarlarda devam eder, hücrelerde patlar! Şekille alakalı değildir ya da tercihlerle… Sarı odalarla hiçbir bağlantısı yoktur!

Halkın yaşadığının tersini yaşamak aykırılık değildir! Bu olsa-olsa, kompleks olabilir, daha ziyade de, görüntüyle örtülür. Kılıftır yani! Yaşamamışlığın, yaşanmamışlığın, kulağa takılan bir küpeyle giderildiğini sanan ahmaklar ya da görmemişliğin, merak etmişliğin sonuna varmış, en sonunda da donuna varmışlık değildir, aykırılık!

(Her küpe takan ya da diğerlerinden farklı yaşayanlar değildir benim hedefim! Yazının geneliyle çelişmeyenler üzerine alınmasın, bizim mevzuumuz çok başka… Ben biliyorum ki; yazının geneline katılan ama sırf küpe taktığı için alınanlar olacaktır, boşuna alınmasınlar, konumuz onlar değildir!)

Aykırıyım diye cadde-cadde dolananların hangisine sorsanız; çevrecidir! Rock’çıdır! Ondan sonra, bilmem ne kolanın finanse ettiği festivallerde kafa sallarlar! Bu nasıl aykırılık, bu nasıl ‘rock’çılık! ‘Rock’ ezilen sınıfın, sermayeye isyanı değil miydi? Şimdi sen, dünyanın en büyük sermayelerinden birinden para alacaksın, ‘rock’ yapıyorum diye milleti kandıracaksın! Güya seni dinleyenler de sorsan çevrecidirler, duyarlıdırlar, her şeyi de bilirler ya(!)

kenarlarım benim! Ondan sonra da aykırı-aykırı fink atacaksınız, milleti beğenmeyeceksiniz!

Siz mi aykırısınız! Yesinler sizin aykırılığınızı!.. Bi b..tan haberiniz yok!.. Sermayenin desteğiyle sermayeye isyan olur mu?.. Turuncu devrimlerin arkasında yatan sermaye, işte buralardan toparlıyor, kurşun askerlerini! Hepsi çok kitap okurlar! Elif kadın akşam kitap yazar, bunlar sabah alır okurlar; dolayısıyla her konuyu bilirler(!) ‘Memleket’, desen; bön-bön bakarlar!

Mesela; insanlığın büyük bir kısmı Allah’a inanıyor ya, inanmayanlar aykırı sanılır ya da onlar kendilerini öyle lanse ederler! Oysa alakası yoktur; zira inanmak kadar, inanmıyor olmakta inançtır! Yani kişiyi diğerinden üstün kılmaz! Ama bu hep öyleymiş sanılır; çünkü genelin dışında olmak aykırılık diye yutturulur da ondan…

Oysa aykırılık nedir bilir misiniz?

Aykırılık; Berlusconi denen zibidinin kafasında heykel kırabilmektir!

Aykırılık; onca korumaya rağmen, Bush’a ayakkabı fırlatabilmektir!

Aykırılık; hainin burnunu kırabilmektir!

Ve aykırılık; ilk kurşun’u sıkabilmektir!

Yani bedavaya aykırı olunmaz!

Soyut resim yapmaya gerek yok, resmi ortaya koymak kâfidir! İşte aykırılık; herkes soyut çalışırken, manzara yapmaya benzer; dağları, gölleri, ovaları çizmeye benzer! Bazen aynı olmak, aykırı olmaya benzer; vatan savunması için birleşmek gibi! (Sahteler hariç)…

Uzatmadan, bir başka yazımdan alıntıyla bitiriyorum:

‘Dedim ya, illa da aykırı olmak istiyorsanız; dünyanın gelmiş-geçmiş en aykırı adamı, Mustafa Kemal Atatürk gibi olmayı deneyin.

İşgale başkaldırın!.. Devrimci olun…’

Cem Yağcıoğlu - 30 Mart 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder